25 Temmuz 2008 Cuma

2008 ÖSS Miting Bildirisi

7 HAZİRAN’DA KADIKÖY’DE “ÖSS DUVARINI YIKALIM” MİTİNGİNDE BULUŞALIM!


Biz, büyük şehirlerin sanayi havzalarında çalışan, varoşlarında oturan işçi çocuklarıyız! Bizim için ÖSS zorla içine itildiğimiz ve doğduğumuz gün kaybettiğimiz bir eleme sınavından ibaret. Bizi yarışmaya zorladıkları zengin çocukları en iyi liselerde okuyup, dershanelere, özel derslere giderlerken, bizlerin payına düşen dersleri boş geçen okullarımız ve okul sonrası ya da hafta sonu ter döktüğümüz işlerimiz oluyor. Demek ki, üniversiteler bir azınlık tarafından çoktan satın alınmış ve düzenin bize o kapıları açmaya hiç niyeti yok!
Biz, anadilinde eğitim alması yasaklanmış Kürt çocuklarıyız! İlköğretim çağından itibaren anadilimizde eğitim almamız bir yana, konuşmamız, türkü söylememiz, düşünmemiz bile yasaklanmış bizim. Başka bir dilin sözcükleri ile öğrenmemiz, başka bir dilin sözcükleriyle düşünmemiz isteniyor. ÖSS bizim için bu coğrafyada süregelen ulusal baskının ve eşitsizliğin eğitim alanındaki açık bir yansıması.
Biz ÖSS’ye, ÖSS ile bize dayatılan geleceksizliğe, ÖSS ile bir kez daha açığa çıkan eşitsizliğe karşı çıkan liselileriz! Çetelerin ve faşistlerin kuşatmasındaki okullarda öğretmensiz vakit öldürenleriz... Sözde güvenliğimiz için 24 saat kameralarla gözlenip, kapıda polisler ve güvenlik birimlerince beklenirken uyuşturucu satıcıları okulunda kol gezenleriz…
Biz kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak için 15 yaşında patronların insafına terk edilen meslek liselileriz! Zorunlu stajlarla ucuz emek sömürüsünü erken yaşta yaşayarak öğrenenleriz. Bizler için üniversite kapıları AOBP ile çoktan kapanmış durumda. Patronların ihtiyaçlarını karşılamak için geleceğe ilişkin her türlü tercihten yoksun bırakılıyoruz. ÖSS bizim için AOBP duvarı kalkmadıkça, meslek liseleri müfredatı değişmedikçe girilse de kazanılamayacak bir para tuzağından ibaret.
Biz liseyi bitirdikten sonra ailelerimizin saatlerce ter dökerek kazandığı üç kuruşla dershane sıralarında ömür çürütenleriz! Öğrenci değiliz! Çalışan da değiliz. Açıkça işsiziz. Ama coğrafyamızda işsiz nüfus hesaba katılırken biz niyeyse sayılmıyoruz. Biz her yıl çoğalan bir ordu gibiyiz. En ucuzu bile milyarla hesap edilen dershanelerin, eğitimci sıfatı altına gizlenmiş patronlarının gözünde ise birer müşteriden ibaretiz!
Biz konfeksiyon atölyelerinde, tersanelerde, fabrikalarda, deri sanayinde çalışan eğitim hakkından en baştan beri mahrum bırakılmış işçileriz. Bizim ÖSS’ye girme, üniversite diploması alma gibi bir umudumuz yok. Ama biz ÖSS’nin ve eğitim sisteminin tüm eleme yöntemlerinin, bizi gece gündüz, karın tokluğuna, sendikasız, ayrıcalıksız çalışmaya mahkum bırakan düzenin en önemli parçalarından olduğunu biliyoruz.
Biz her yıl ÖSS sonuçları ile eksik etek ilan edilmek istenenleriz! Öğrenciliğin yanı sıra evlerimizde temizlikten, çocuk bakımına türlü işleri sırtlanmamıza, okullarımızda türlü tacize maruz kalmamıza rağmen okumaya çalışıyoruz. Bir kısmımız daha yolun başında aile ve toplum baskısından dolayı okuldan ayrılıyor. Kalan kısmımız ise maddi olanaksızlıkların yanına eklenen bu kadın olmakla ilişkili baskıya rağmen çaba harcıyor. ÖSS ise bizim için söz konusu yaşam koşullarımızın cevap anahtarına yansıdığı bir sistem oluyor!
Biz her sene “ÖSS kaldırılacak” diye kandırılanlarız! Bize ya ÖSS adil bir sınavdır diyorlar, ya da bu sene değiştiriyoruz diyorlar. Bu sene de seçimlerde tüm düzen partileri ÖSS’yi kaldıracaklarını vaat ettiler. Yalan! Bizi başka isimler altında elemeye çalışıyorlar; bir sınavla değil birçok sınavla elemeye çalışıyorlar. Biz her türlü eleme sınavına karşı çıkıyor ve “elemeye hayır” diyoruz.
Bizler liseliler, işçiler, kadınlar, anadilde eğitim isteyen Kürt gençleri olarak, çocukları sınava giren, dershane faturaları altında ezilen veliler olarak, okul müfredatıyla ÖSS müfredatı arasına sıkışmış eğitim emekçileri olarak gücünü bizim itaatimizden alan bu duvarlara karşı geleceğimizi istiyoruz. 7 Haziran’da Kadıköy’de bir araya geliyoruz.
7 Haziran’da “ÖSS Duvarını Yıkalım” mitinginde ÖSS’nin ve tüm eleme sınavlarının adaletsizliğini haykıracağız.
Biliyoruz ki, haklıyız ve yalnız değiliz! Asıl çoğunluk bizleriz. Ve ÖSS duvarlarını elbirliğimiz ve mücadelemizle yıkacağız!

Staj sömürüsü ve AOBP kaldırılsın!
Eğitimde sınıfsal, cinsel ve ulusal ayrımcılığa son!
Üniversite kapıları, tüm işçi ve emekçi çocuklarına açılsın!
ÖSS Kaldırılsın!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!

Düzenleyen Kurumlar ve Örgütler:
78’liler Adalet ve Dayanışma Derneği, Anadoluda Yaşam Kooperatifi,Devrimci Öğrenciler,Devrimci Liseliler, Devrimci Liseliler,EHP Gençliği,Emek Gençliği,Esenyurt Kolektifi,İstanbul Liseli Gençlik Platformu,Liseli Öğrenci Birliği,Mayısta Yaşam Kooperatifi,Öğrenci Birliği,Tüm İlerici Gençlik Derneği,Yeni Dünya Gençliği, Kesk İstanbul Şubeler Platformu, Yeni Demokrat Gençlik

Ümraniye’de Konfeksiyon Seminerlerinin İlki Gerçekleşti

Ümraniye Mayısta Yaşam Kooperatifi’nde Konfeksiyon İşçileri Bülteni ve Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin ortaklaşa düzenlediği 3 haftalık Konfeksiyon Seminerleri’nin ilki 5 Temmuz Pazar günü gerçekleşti. Yaklaşık 25 kişinin katıldığı seminerde konfeksiyon sanayi, konfeksiyon atölyeleri ve işçilerin ücret ve çalışma koşulları ile ilgili bilgi ve deneyim aktarımı gerçekleşti.

Seminerlerin çıkış noktası geçtiğimiz yıl İstanbul’un birçok farklı varoşunda gerçekleştirilen konfeksiyon atölyeleri üzerine sosyolojik bir araştırma idi. Konfeksiyon işçilerinin de katılımı ile seminerin araştırma sonuçları ile işçilerin deneyimlerini bir araya getirme konusunda bir işlev görmüş oldu.

Seminerler dizisinin ilk haftası giriş niteliğinde genel bilgilerin aktarımı ile başladı. Konfeksiyon, tekstil ve hazır giyim endüstrilerinin tarih boyunca uluslararası bir iş bölümü ile farklı ülkelerdeki emek süreçlerinin bir araya getirilmesi ile gerçekleştiğinin vurgulandığı giriş kısmında, konfeksiyonun çoğu kez kapitalist ekonominin lokomotifi görevi gördüğü belirtildi. Sınıf mücadelesinin konfeksiyon sanayinin evrimin belirleyen en önemli faktör olduğu vurgulandıktan sonra sermayenin ucuz iş gücü arayışında konfeksiyon üretimini her zaman ucuz işçilerin bulunduğu ülkelere kaydırdığı, tarih boyunca konfeksiyonun Batı önce Avrupa, sonra Amerika, daha sonra Japonya, üzerinden Uzak Doğu ülkeleri, bu sırada Türkiye, Mısır, Pakistan gibi ülkelere, en nihayetinde de Çin’e kaydığı belirtildi. Konfeksiyon her gittiği ülkede önce işçi sınıflarının oluşumunu hızlandırmış, arkasından güçlenen işçi sınıfları ücretlerini artırmaya başlamış, arkasından da sermaye üretimi daha ucuz işçilerin bulunduğu ülkelere çekmişti.

Bugün de konfeksiyon üretiminin çok büyük bir kısmı uluslar arası tekeller tarafından kontrol edilmektedir. Konfeksiyon sanayi meta zinciri adı verilen üretim halkaları üzerinden işlemekte, bu zincirlerin en tepesinde uluslar arası tekeller ve onların batı ülkelerindeki satış noktaları varken, en altında ise İstanbul’un birçok varoşunda da bulunan 15-30 kişilik konfeksiyon atölyeleri bulunuyor. Bu atölyelerde üretilen her mal da atölyeden çıktığı fiyatın 50-100 katına müşterilere ulaştırılıyor. Bu sırada konfeksiyon atölyesinde çalışan işçiler sigorta ve sendikal haklarından yoksun düşük ücretlere mahkum bırakılıyorlar. Bu atölyelerin çoğu işçisi kayıtdışı ekonomi içerisinde başka firmalara taşeron olarak çalışıp fason üretim yapıyorlar.

Seminerin ilk haftasında taşeronlaşma ve kayıtdışı ekonomin neden konfeksiyon sanayinde bu kadar yaygın olduğu üzerinde duruldu. 1980’lere kadar konfeksiyon üretimi büyük fabrikalarda sigortalı ve sendikalı işçilerin yoğunlukta bulunduğu üretim koşullarında gerçekleşiyordu. Ancak, bu koşullarda yükselen ücretler, bunun yanı sıra uluslar arası piyasada artan rekabet, işçilerin ücretlerini ve kolektif güçlerini baltalamak için sermayede bir ihtiyaç yarattı. Böylece, eskiden büyük fabrikalarda gerçekleşen üretim, şimdi birçok atölyeye dağıtılmış, bu atölyelerde ücretler, sigorta ve sendikal haklar kısıtlanmış, ancak merkezdeki ana fabrikada küçük sayıda işçiler tutulmuş, bunlara da bu haklar atölyedekilere oranla daha fazla verilmiştir. Bu sırada atölyeler de birbiriyle kıyasıya bir rekabete itilmiş, bu rekabet de işçiler üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmıştır. Bu koşullarda uluslar arası şirketler, sanki işçi haklarını ihlal etmiyormuş imajı yaratmak ve müşterilerinin tadını kaçırmamak için Türkiye gibi ülkelerde çeşitli yollardan emek ihlallerinin üzerini örtmektedirler. Bu sırada da hem konfeksiyon işçileri hem de atölye sahipleri üzerindeki baskıyı, sürekli artan rekabet dolayımı ve bahanesi iler artırmaktadırlar. Dolayısıyla, İstanbul, onlarca mahallesindeki 30 binin üzerindeki atölyesi, ve yüzbinlerce işçisi ile koca bir konfeksiyon fabrikası gibi çalışmakta, atölye sahipleri 15-30 işçinin başındaki kendini patron sanan birer ustabaşı gibi çalışmakta, bu koca fabrika kendi iç kurallarını ve disiplin sistemini geliştirmektedir. İstanbul’daki bütün atölyelerin aynı saatte açılıp kapanması, çay molalarının aynı zamanda olması, ek mesai ücretlerinin aynı şekilde belirlenmesi de bunun bir örneğidir.

Konfeksiyon seminerlerinin ilk haftası bu genel konu başlıkları altında gerçekleşti. İkinci hafta, araştırmanın somut sonuçları eşliğinde İstanbul’daki atölye sisteminin yapısı ve işleyiş dinamikleri üzerine konuşacağız. Buradaki asıl temamız, konfeksiyon işçilerinin var olan, ancak çoğu zaman çok da farkında olunmayan pazarlık güçleri hakkında olacak. Yani, yukarıda anlatılan hikaye her ne kadar sermaye ve işçi sınıfının tarihsel mücadelesinde sermayenin lehine yazılan gelişmeler de olsa, tarih aynı zamanda her başarının bir karşı başarıyı da getirdiğini göstermiştir. Bu da sermayenin temel çelişkisi olagelmiştir: Üzerinde yükseldiği işçi sınıfını istemediği halde güçlendirmek. Gelecek hafta, işçi sınıfının konfeksiyonda çalışan üyelerinin ellerindeki gücün kaynağı üzerinde somut konuşacağız. Son hafta da, dünyada ve Türkiye’de benzer koşullarda çalışan işçilerin örgütlenme deneyimlerini aktarımı üzerinden, bulunduğumuz mahallelerdeki konfeksiyon işçilerinin çalışma koşullarını ve yaşama şartlarını yükseltmek için işçilerin neler yapabileceğini konuşacağız.

Konfeksiyon Seminerleri’nin ikincisi 26 Temmuz Cumartesi saat 6.30 da gerçekleşecek.

Yaşasın Sınıf Dayanışması

4 Temmuz 2008 Cuma

Ümraniye Mayısta Yaşam'da Konfeksiyon Seminerleri

Konfeksiyon atölyeleri üzerine gerçekleştrilen 1 yıllık sosyolojik bir araştırmanın sonuçlarını konfeksiyon işçileri ve araştırmacı ile hep birlikte tartışıyoruz.

1. Atölyede ürettiğimiz mallar dünyanın nerelerine gidiyor, kaça satılıyor, kimler ne kadar para kazanıyor?
2. Biz ne kadar kazanıyoruz, başka mahallelerdeki konfeksiyon işçileri ne kadar kazanıyor?
3. Neden sigortamız yok?
4. Konfeksiyon sanayii bizi hangi yollarla kontrol ediyor?
5. Konfeksiyon işçilerinin pazarlık gücü nedir?
6. Neden 10-20 kişilik atölyelerde, sağlıksız koşullarda, düşük ücretlerle, sigortasız, sendikasız çalıştırılıyoruz? Bu hep böyle miydi, bundan kimler nasıl fayda sağlıyor, dünyanın diğer yerlerinde durum nedir?
7. Çalışma koşullarımızı düzeltmek için neler yapabiliriz, bunun için ne kadar gücümüz var,başka ülkelerde aynı durumdaki işçiler neler yapıyor?


Bu ve benzeri konuları hep birlikte tartışmak ve araştırma sonuçlarını paylaşmak üzere Mayısta Yaşam'da buluşuyoruz.

Yer: Mayısta Yaşam Kooperatifi, 1 Mayıs Mahallesi.
Saat: 18.00
İlk Buluşma: 5 Temmuz Cumartesi.

Ümraniye Mayısta Yaşam'da Akşam Yemeği ve Film Gösterimi

27 Haziran Cuma günü kooperatifimizin bahçesinde film gösterimi düzenledik. Gösterimden önce ise birlikte akşam yemeği yedik.
Belirli bir periyotta düzenli olarak yapmak istediğimiz yemekli film gösterimlerinin ilkini gerçekleştirdik. İlk buluşmamız 30'un üzerinde katılımla gerçekleşti.
Kooperatif ortakları olarak öğleden sonra kurumda buluşarak birlikte yemek yaptık. Ortaklarımınızın aileleri de kooperatife gelerek ya da evlerinde yemek yapımına katkıda bulundular.
Yemeğin hazırlanmasının ardından kooperatifinin arka bahçesini yemek yemek ve film izlemek için yine elbiriliği ile düzenledik. Türlü, bulgur pilavı ve cacıktan oluşan akşam yemeğinde kooperatifin ortakları ve dostları aynı zamanda bir çok çocukla aynı sofrayı paylaştık.
Yemeğin ardında ise Yılmaz Güney'in yönettiği Düşman filmini yine açık havada izledik. Film izleyen herkesi farklı açılardan da olsa oldukça etkiledi. Yenibosna Mayısta Yaşam'ın bu filmi izlemeyi neden tavsiye ettiğini de anlamış olduk. Biz de dostlarımıza tavsiye ediyoruz. Filmi izlemek için bizden de temin edebilirsiniz.
Etkinliğe katılanlar farklı bir akşam geçirdiklerini söylerek ve teşekkür ederek kooperatiften ayrıldılar. Bu ilk etkinlik güzel bir yemek ve film dışında bize bu tarz etkinliklerin devam edebilmesi için bir kaç deneyim de kazandırmış oldu. Bu etkinliğin olumlu ve eksik yanlarını değerlendirerek belli aralıklarda süreklilik kazandırmayı umuyoruz.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Yenibosna'da Emek Örgütlenmeleri Seminerleri

Emekçilerin sömürü ve ezilme karşısında nasıl örgütlendiğini, haklarını nasıl kazandıklarının tarihinin anlatıldığı emek örgütlenme seminerleri 6 Temmuz Pazar günü başlayacak. İki haftada bir yapılacak olan seminerlerin konusu şöyle olacak:

6 Temmuz Pazar, 16:00 “Çartizm ve İngiltere'de Sınıf Mücadelesi”
20 Temmuz Pazar, 16:00 “Lyon Dokuma İşçilerinin Ayaklanması"
3 Ağustos Pazar, 16:00 “1871 Paris Komünü ve 1. Enternasyonal”
17 Ağustos Pazar, 16:00 “1 Mayıs'ın Kökenleri ve Amerika'da Sınıf Mücadelesi”