19 Aralık 2008 Cuma

Mayısta Yaşam Tuzla Şubesinde Bayram Etkinliği

Bayramın dördüncü günü, 12 Aralık'ta Tuzla'da birlikte bir bayram etkinliği gerçekleştirdik. Kooperatif ortaklarımızın getirdikleri kurban etleriyle bir grup halinde patatesli tas kebabı, antep kavurması ve pilav yaptık. Ortaklarımızdan Pelin de evinde irmik tatlısı yapmıştı. Yemekte 25 kişiydik. Yemek hazırlanırken bir yandan şarkı, türkü söyledik. Yemeğin ardından da iki gruba ayrılıp 16 kişi sessiz sinema oynadık, oldukça eğlenceli geçen oyunun ardından tekrar şarkı türkü söyleyip ayrıldık.
Bayram etkinliğimizde ilk defa sobamızı da yakmış olduk.

Etkinlik fotograflarına aşağıdaki linkten bakabilirsiniz.
http://picasaweb.google.com/aylardanekim/BayramEtkinliI02?authkey=TekbDpKtPXg#

Mayısta Yaşam Ümraniye Şubesinde Bayram Süreci

Kooperatifimizde en son yapmış olduğumuz ortaklar toplantısında gündemlerimizden birisi de önümüzdeki bayram tatili sürecinde neler yapacağımızdı. Bayram tatilinde aile ziyaretleri yapmak, bayramın ikinci günü kooperatifte bir bayramlaşma etkinliği yapmak ve üçüncü günü de İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitelerini gezmeye gitmekti. Önümüze koyduğumuz bu etkinliklerin çalışmalarınıda yürütme toplantılarımızda planladık.
Tatil sürecine girdiğimizde daha önceden başlamış olduğumuz aile ziyaretlerine devam ettik. Bu ziyaretlerde hem kooperatif üzerinden sohbetler hemde başka gündemlerle ilgili sohbetler yaptık. Kooperatifimizin diğer şubelerini ve oralardaki durumları anlattık. Diğer şubelerimizle ilgili sohbetler yapmak; gittiğimiz ailelerin gözünde Mayısta Yaşamın bu faliyetlerinin sürekliliği konusunda bir güven oluşmasını da sağladı.
Bayramın ikinci günü yaklaşık kırk kişinin katıldığı bayramlaşma etkinliği yaptık. Etkinliğimiz halaylar çekerek başladı. Halaylardan sonra hazırlamış olduğumuz yiyecekleri yerken sohbet ettik. Yapılan sohbetlerde birlikte durmanın ve koperatifin önemi vurgulandı. Yemekten sonra Tuzla Mayısta Yaşam ortaklarının hazırlamış olduğu tiyatro oyunu ‘vaziyet-ül vatandaş’ sergilendi. Etkinliğimiz halaylarla devam etti.
Bayramın üçüncü günü sabahında kooperatifimizde buluşarak daha önceden ayarlamış olduğumuz araçla İTÜ Maslak Kampüsüne gittik. Bu gezimize Tuzla Şubemizdende dört ortağımzı katıldı. 30 kişinin katıldığı gezimizde İTÜ’den sonra Boğaziçi’ne geçtik. Gezimize Yenibosna Şubemizden de ortakların katılması durumu vardı, ancak bu konuyla ilgili irtibatlanamamızdan kaynaklı bu katılım sağlanamadı. Katılan ortaklarımızın hepsinin memnun kaldığı gezimizi akşam saat 17:00 da sonlandırık ve mahallemize döndük.
Bayamın dördüncü günü Tuzla şubemizdeki bayram etkinliğine Ümraniye şubesinden 3 kişi olarak katıldık. Oradaki etkinliktede hep bir ağızdan türküler söyleyip, halaylar çekip, hep beraber yemek yedik.
Küçük, az, ve kısıtlı olan imkan ve olanaklarımızı birleştirerek bir bayram tatili sürecinide kendimiz için en iyi şekilde geçirdik. Bir arada durmanın ve küçük olanaklarımızı birleştirmenin bize çokdaha büyük olanaklar getirebileceğini gördüğümüz kimi etkinliklerimizi daha geride bıraktık.

Bayram Etkinliği Fotoğrafları:
http://picasaweb.google.com/aylardanekim/MraniyeBayrmaEtkinliI?authkey=A18A5Op5izk#

12 Aralık 2008 Cuma

Sultanbeyli Mayısta Yaşam Kooperatifi Açılış Etkinliği

Sultanbeyli Mayısta Yaşam Kooperatifi Açılış Etkinliğini Düzenledik
6 senedir Sultanbeyli’de ilkokul, ÖSS, Açık öğretim, İngilizce dersleri gibi ihtiyaçlar doğrultusunda çalışma grupları oluşturarak eğitim faaliyeti yürütüyorduk. Bu yıl yürüttüğümüz bu faaliyetleri kurumsal bir kimliğe kavuşturduk. Daha önceleri parçalı süren çalışmalarımızı bu son senesinde kesintiye uğratmadan sürdürdük. Nihayet 2 ay önce şube işlemlerimizi tamamlayarak Mayısta Yaşam Kooperatifi 4. şubesini Sultanbeyli’de açtık. Sonra kurumun çalışmalarını daha rahat yürütebileceği, daha büyük, daha ferah ve fiziksel koşulları daha iyi olan bir yer bulunca kurumu hemen buraya taşıdık. Bir taraftan ihtiyaçlarımızı diğer şubelerimize bildirdik, buralardan kitaplık, mutfak dolabı, kitap gibi ihtiyaçlarımız karşılamaya çalıştık. Diğer yandan da ÖSS matematik, Türkçe, Ortaokul İngilizce, Matematik, Açık öğretim çalışma gruplarımızı oluşturduk. Kooperatif çalışmalarını mahalleliye duyurmak ve tanıtmak için bir açılış etkinliği düzenlemeye karar verdik ve 30 kasım’a açılış etkinliği koyduk.
1 ay öncesinden gündemimize almamıza rağmen son 2 haftada somut olarak hazırlanmaya başladık.
Hazırlık aşamasını 3 ana başlıkta toplayabiliriz. Birincisi açılışın duyurusunu yapmak, diğeri kurumun tadilatı ve sonuncusu da açılış günü yapılacaklara (program, yemek vs.) dairdi. El ilanlarını son hafta Tuzla Mayısta Yaşam bastırdı ve yaygın dağıtımını yaptık. Tanıdıklara gittik ve mahallede 3 gün boyunca yaygın el ilanı dağıttık. 1 hoca ve 6 öğrenci ile 2’şer kişilik ekipler oluşturarak farklı günlerde dağıtım yaptık. Bu öğrencilerin içinde ortaokul örencilerimizde vardı. Ortaokul öğrencileri dağıtımını şöyle yapmıştı: broşürleri kapıların altından atıp zile basıp giderek yaptılar. Bir kısmına ise kurumu anlatıp etkinliğe davet ettik.
Yine bir hafta öncesinden davul-zurnayı ayarladık. Bu arkadaşlar bizim geçen seneki açıköğretim öğrencimizdi. Gönüllü geldiler. Yemek işini de kooperatif ortakları olarak görev bölüşümü yaparak organize ettik. Çay ocağı ve sandalyeleri irtibatta olduğumuz köy derneğinden getirdik. 2-3 gün kala mutfak dolabı taktık, badana ve temizlik yaptık.
Tiyatro ve Grup Mayısı daha öncesinde ayarlamıştık. Etkinlik günü kurumda çiğköfte yaptık. Etkinliğe diğer şubelerimizle birlikte yaklaşık 100 kişi katıldı. Tuzladan, Okmeydanı’ndan Ümraniye’den, Gülsuyundan, Yenibosna’ dan, Sarıgazi’ den, Samandıra’ dan katılım oldu. Program davul-zurnanın gecikmesiyle yaklaşık 1 saat geç başladı ve diğer kurumlardan gelenler de yetişmiş oldular. Kurumların gelmesiyle birlikte davul zurna kooperatifin kapısı önünde çalmaya başladı. Kapının önünde çalan davul zurna hem içeridekileri dışarı halaya taşıdı, hem de mahalledekileri kooperatife taşıdı. Halayda ilk kez bir araya gelen faklı şubelerden ortaklarımız ve mahalleli gençler, kadınlar, çocuklar buluştu. Havanın sıcak olması avantajını da sonuna kadar değerlendirerek, kapının önünde doyasıya halay çekip eğlendik.
Davul zurna eşliğindeki halayın ardından etkinliğe kooperatifin içinde devam ettik. Kooperatif ortaklarımızdan Ahmet’in yaptığı açılış konuşmasının ardından ortaokul öğrencilerimiz şiir okudular. Arkasından Tuzla Mayısta Yaşam’ın tiyatro Grubu “Tiyatro Yaşam” bir oyun sergiledi.. Sonra ilkokul ve ortaokul öğrencilerimiz türkü söylediler ve söyleşiye geçtik. Söyleşide Sultanbeyli’de kooperatifin gelişim sürecinden bahsettik. Bunun üzerine mahalleden biri bize çalışmaların gelişmesi için ne yapabileceklerini sordu. Biz de olanakların artırılması için kurumda sorumluluk almak gerektiğini söyledik. Mayısta Yaşam Kooperatifinin diğer şubelerinden ve Anadoluda Yaşam Kooperatifinden arkadaşlar söz aldılar ve çalışmalarından bahsettiler. Tuzla Mayısta Yaşam Kooperatifinin öğrencilerinden genç bir arkadaşımız Mayısta Yaşamda nasıl çalışma yürüttüğünü ve burada neden süreklilik sağlamak gerektiğini anlattı. Söyleşi sonrası her zaman olduğu gibi Grup Mayıs ezgileriyle bizimle oldu. Hep birlikte söylenen türkü ve marşların ardından programı herhangi bir aksaklık olmadan başarıyla bitirdik. Etkinliğe gelenlerin etkinlikle ilgili değerlendirmelerini sorduğumuzda hemen hemen herkes çok iyi bulduğunu ifade ettil. Hatta bazıları her ay yapalım dedi. Ortaklarımız ve mahallelinin hoşuna giden bir etkinlik oldu. Diğer şubelerin de otobüs tutup öğrencileriyle birlikte etkinliğimize destek olması moral verdi hepimizi. Açılış etkinliği bitmesine rağmen katılanlar eğlenmeye halay çekmeye devam ettiler, Tuzla şubesinin otobüsünü beklerken de buradan arkadaşlar gitar ve saz eşliğinde şarkılar söylemeye, söyletmeye devam ettiler. Farklı şubelerin ortakları tanıştılar, sohbetler edildi. Topluca kooperatif önünde verilen son pozun ardından dağıldık.

Dayanışmayı Örelim Yaşama Yön Verelim. Mayısta Yaşam Kooperatifi Ortakları.

20 Kasım 2008 Perşembe

Ümraniye Mayısta Yaşam'da Film Gösterimi



Ümraniye Mayısta Yaşam'da, her Cumartesi yaptığımız film gösterimlerimiz devam ediyor. Bu hafta "Başkalarının Hayatları" adlı filmi izleyeceğiz.
17:00'da hep beraber yemek yedikten sonra, film gösterimimiz 18:00'da başlayacak.

15 Kasım 2008 Cumartesi

Dayanışma İçin Kardeş Türküler Konseri

9 Kasım Pazar günü Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde yapılan Mayısta Yaşam ve Anadolu'da Yaşam Kooperatifleri'nin organize ettiği dayanışma gecesi 600'ün üzerinde bir katılımla gerçekleşti. Ahmet Yakup'un, Grup Mayıs'ın ve Kardeş Türküler'in ezgileriyle katıldığı etkinlikte, Mayısta Yaşam Kooperatifi ve Anadolu'da Yaşam Kooperatifi adına da birer konuşma gerçekleştirildi.

Mayısta Yaşam Kooperatifi'nin Sultanbeyli’de dördüncü şubesini , Anadolu'da Yaşam Kooperatifi'nin ise Gülsuyu’nda ikinci şubesini açması vesilesiyle, aylar öncesinde Mayısta Yaşam ve Anadolu’da Yaşam kooperatifleri ortak bir dayanışma etkinliği yapmaya karar vermişlerdi. Bu etkinliğe Kardeş Türküler’in de destek olacağını söylemesinin ardından kolektif bir şekilde çalışmalara başlandı.

Konser Kolektif Bir Çalışmanın Ürünü Oldu
-------------------------------------------------------
Dayanışma konserinin çalışması Mayısta Yaşam’ın dört şubesinden, Anadolu’da Yaşam’ın da iki şubesinden katılımcıların olduğu merkezi bir ekipte planlandı. Çalışmalar kooperatif şubelerinin bulunduğu mahallelerde duyurulmaya başlandı. Öncelikle afiş ve el ilanlarıyla duyurulan etkinliğin çalışmaları daha sonra mahallelerde standların açılması ve pankartların asılmasıyla devam etti. İlan ve tanıtım çalışmaları bir yandan mahallelerde konser günü için sürdürülürken bir yandan da mahallelerdeki dayanışma çalışmalarının duyurulması için yapıldı.

Konser günü, otobüslerle Tuzla’dan, Gülsuyu’ndan, Ümraniye’den, Yenibosna’dan, Okmeydanı’ndan ve Sultanbeyli’den Kadıköy Halk Eğitim'e gelen kooperatif ortakları, programın başlamasıyla etkinlik salonundaki yerlerini aldılar.
Saat 18.30’da başlayan etkinlikte, şiirlerle bezenmiş bir girişten sonra Mayısta Yaşam kooperatifinin çalışmalarının anlatıldığı bir film gösterildi. Bu filmde, Mayısta Yaşam kooperatifinin kuruluş hikayesi ve çalışmaları aktarıldı.

Grup Mayıs Bizlerleydi
-------------------------------
Filmin ardından ise bizleri hiçbir etkinliğimizde yalnız bırakmayan, vefakar bir grup, Grup Mayıs bizlerle birlikteydi. Grup Mayıs türküleriyle ve besteleriyle Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi’ni dolduran 600’ü aşkın bir kitleyi yarım saati aşkın bir süre boyunca coşturdu.

Grup Mayıs’ın ezgilerinin ardından Mayısta Yaşam kooperatifi adına bir konuşma yapıldı. Mayısta Yaşam kooperatifi adına konuşan arkadaşımız, Mayısta Yaşam kooperatifinin bu dokuz yıl içerisinde geldiği noktayı ve Mayısta Yaşam’ın önündeki hedeflerini özetleyen bir konuşma yaptı.

Mayısta Yaşam Kooperatifi Çalışmalarının Dayanışma ile Güçlendiğini Söyledi
----------------------------------------------------------------------------
Konuşmasında kooperatifin çalışmalarının ve faaliyetlerinin dallanıp budaklandığını söyleyen arkadaşımız bugün Mayısta Yaşam’ın sadece ÖSS çalışmaları yapmadığını, liseler için, farklı seviyelerdeki ilköğretimler için ayrı çalışma grupları oluşturduğunu, açıköğretim’e hazırlık, KPSS, İngilizce, bilgisayar gibi dersler, pek çok konuda seminerler verebildiğini, kısaca nerede bir eğitime ihtiyaç varsa, o eğitimi verebilecekler ile o eğitime ihtiyacı olanları bir araya getirdiğini ifade etti.

Sadece Mayısta Yaşam gibi kooperatifler açarak eğitimin bir ayrıcalık olmasının önüne geçilemeyeceğini de anlatan arkadaşımız, Mayısta Yaşam kooperatifinin aynı zamanda ÖSS ve tüm eleme sınavlarına karşı da mücadele ettiğini, geçtiğimiz iki yıl içerisinde, pek çok kitle örgütü ve siyasetle birlikte ÖSS karşıtı forumlar ve mitingler organize ettiğini belirtti.

Mayısta Yaşam’ın sadece öğrencileri değil, öğretmenleri, velileri de kendi sorunları etrafında örgütlendirmeye çalıştığını belirten arkadaşımız konuşmasının sonunda Mayısta Yaşam’ın kitle örgütlerinin dayanışmasını ne kadar önemli bulduğundan ve kitle örgütleri koordinasyonunun öneminden bahsetti.

Ahmet Yakup Türküleriyle ve Besteleriyle Yanımızdaydı
-------------------------------------------------------------------
Mayısta Yaşam Kooperatifi konuşmasının ardından, yine bizleri etkinliklerimizde hiç yalnız bırakmamış, bize desteğini hiç esirgememiş bir sanatçı, Ahmet Yakup yer aldı. Ahmet Yakup hem türkülerini, salonu dolduran herkesle birlikte söyledi. Son albümü için hazırladığı yeni besteleri de bizlerle paylaştı.

Anadoluda Yaşam Kooperatifi Koordinasyonun ve Dayanışmanın Önemini Vurguladı
------------------------------------------------------------------
Verilen 15 dakikalık aradan sonra etkinliğin ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümde Anadoluda Yaşam kooperatifi adına konuşan arkadaş Anadoluda Yaşam Kooperatifi’nin kuruluş sürecinden bugüne kadar olan süreçten kısaca bahsetti. İlk olarak Okmeydanı’nda başlayan tüketim faaliyetlerinin bugüne kadar nasıl örgütlendiğini, emekçiler arasında tüketim dayanışmasını neden önemli olduğunu vurgulayarak başka mahallelerde de bu çalışmaların taşınması gerektiğini ve bugün Gülsuyu’nda da Anadoluda Yaşamın şubesinin açılmasıyla da tüketim faaliyetinin oradaki emekçiler arasında da örülmeye çalışıldığını belirtti.

Bu tüketim faaliyetinin daha güçlü yapılabilmesi ve başka yerlerdeki emekçiler arasında da örülebilmesi için diğer kurumlarla koordinasyon ilişkisinin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Yapılan bu etkinliğinde çok anlamlı olduğunu ve emekçiler arasındaki dayanışmayı örme noktasında atılan adımlardan birisi olduğunu söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.

Dayanışma Halinde Olduğumuz Kurum ve Siyasetlerden Destek Mesajları
-----------------------------------------------------------------------------------
Dayanışma etkinliğimize KöZ, Proletaryanın Kurtuluşu, DTP Bin Umut Milletvekili Sebahat Tuncel, DİSK-Limter-İş, Dev-Lis, EHP ve Başka Kültür Evi de gönderdikleri destek mesajlarıyla katıldılar.

Kardeş Türkülerden Müzik Şöleni
-------------------------------------------
Anadoluda Yaşamın konuşmasının ardından her iki kurumla da dayanışmak amacıyla etkinliğimize destek veren Kardeş Türküler sahne aldı. 1 Mayıs Mahallesi’nden, Gülsuyu’ndan, Yenibosna’dan, Gazi Mahallesi’nden, Okmeydanı’ndan, Sultanbeyli’den, Tuzla Aydınlı köyünden gelen emekçilerin yoğun ilgisi ve coşkusuna ezgilerini katarak tam anlamıyla bir müzik ziyafeti sundular. Birlikte söylenen türküler ve çekilen halaylarla etkinlik saat 22:30 gibi sona erdi.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Tuzla'da Yemek Yiyip Türküler Söyledik..


3 Ağustos Pazar günü Tuzla'da 14 kişinin katılımıyla her hafta yaptığımız gibi kooperatifin bahçesinde, öncelikle yaprak sarması, patates salatası ve kekten oluşan yemeğimizi yedik. Arkasından da bazen bağlama bazen de gitar eşliğinde hep birlikte türküler söyledik.

Bu haftaki etkinlik için önceki haftalarda yaptığımız gibi ilanlar çıkarıp mahallede duyurusunu yapamadık. Çok fazla hazırlık yapamamış olmamıza rağmen etkinlik katılan herkesi memnun etti.

Yaz boyunca yaptığımız ve yapmaya devam edeceğimiz bu tür etkinlikler kooperatifin daha canlı kalmasına ve kooperatif ortaklarının her hafta sonu buluşmasına vesile oluyor.

25 Temmuz 2008 Cuma

2008 ÖSS Miting Bildirisi

7 HAZİRAN’DA KADIKÖY’DE “ÖSS DUVARINI YIKALIM” MİTİNGİNDE BULUŞALIM!


Biz, büyük şehirlerin sanayi havzalarında çalışan, varoşlarında oturan işçi çocuklarıyız! Bizim için ÖSS zorla içine itildiğimiz ve doğduğumuz gün kaybettiğimiz bir eleme sınavından ibaret. Bizi yarışmaya zorladıkları zengin çocukları en iyi liselerde okuyup, dershanelere, özel derslere giderlerken, bizlerin payına düşen dersleri boş geçen okullarımız ve okul sonrası ya da hafta sonu ter döktüğümüz işlerimiz oluyor. Demek ki, üniversiteler bir azınlık tarafından çoktan satın alınmış ve düzenin bize o kapıları açmaya hiç niyeti yok!
Biz, anadilinde eğitim alması yasaklanmış Kürt çocuklarıyız! İlköğretim çağından itibaren anadilimizde eğitim almamız bir yana, konuşmamız, türkü söylememiz, düşünmemiz bile yasaklanmış bizim. Başka bir dilin sözcükleri ile öğrenmemiz, başka bir dilin sözcükleriyle düşünmemiz isteniyor. ÖSS bizim için bu coğrafyada süregelen ulusal baskının ve eşitsizliğin eğitim alanındaki açık bir yansıması.
Biz ÖSS’ye, ÖSS ile bize dayatılan geleceksizliğe, ÖSS ile bir kez daha açığa çıkan eşitsizliğe karşı çıkan liselileriz! Çetelerin ve faşistlerin kuşatmasındaki okullarda öğretmensiz vakit öldürenleriz... Sözde güvenliğimiz için 24 saat kameralarla gözlenip, kapıda polisler ve güvenlik birimlerince beklenirken uyuşturucu satıcıları okulunda kol gezenleriz…
Biz kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak için 15 yaşında patronların insafına terk edilen meslek liselileriz! Zorunlu stajlarla ucuz emek sömürüsünü erken yaşta yaşayarak öğrenenleriz. Bizler için üniversite kapıları AOBP ile çoktan kapanmış durumda. Patronların ihtiyaçlarını karşılamak için geleceğe ilişkin her türlü tercihten yoksun bırakılıyoruz. ÖSS bizim için AOBP duvarı kalkmadıkça, meslek liseleri müfredatı değişmedikçe girilse de kazanılamayacak bir para tuzağından ibaret.
Biz liseyi bitirdikten sonra ailelerimizin saatlerce ter dökerek kazandığı üç kuruşla dershane sıralarında ömür çürütenleriz! Öğrenci değiliz! Çalışan da değiliz. Açıkça işsiziz. Ama coğrafyamızda işsiz nüfus hesaba katılırken biz niyeyse sayılmıyoruz. Biz her yıl çoğalan bir ordu gibiyiz. En ucuzu bile milyarla hesap edilen dershanelerin, eğitimci sıfatı altına gizlenmiş patronlarının gözünde ise birer müşteriden ibaretiz!
Biz konfeksiyon atölyelerinde, tersanelerde, fabrikalarda, deri sanayinde çalışan eğitim hakkından en baştan beri mahrum bırakılmış işçileriz. Bizim ÖSS’ye girme, üniversite diploması alma gibi bir umudumuz yok. Ama biz ÖSS’nin ve eğitim sisteminin tüm eleme yöntemlerinin, bizi gece gündüz, karın tokluğuna, sendikasız, ayrıcalıksız çalışmaya mahkum bırakan düzenin en önemli parçalarından olduğunu biliyoruz.
Biz her yıl ÖSS sonuçları ile eksik etek ilan edilmek istenenleriz! Öğrenciliğin yanı sıra evlerimizde temizlikten, çocuk bakımına türlü işleri sırtlanmamıza, okullarımızda türlü tacize maruz kalmamıza rağmen okumaya çalışıyoruz. Bir kısmımız daha yolun başında aile ve toplum baskısından dolayı okuldan ayrılıyor. Kalan kısmımız ise maddi olanaksızlıkların yanına eklenen bu kadın olmakla ilişkili baskıya rağmen çaba harcıyor. ÖSS ise bizim için söz konusu yaşam koşullarımızın cevap anahtarına yansıdığı bir sistem oluyor!
Biz her sene “ÖSS kaldırılacak” diye kandırılanlarız! Bize ya ÖSS adil bir sınavdır diyorlar, ya da bu sene değiştiriyoruz diyorlar. Bu sene de seçimlerde tüm düzen partileri ÖSS’yi kaldıracaklarını vaat ettiler. Yalan! Bizi başka isimler altında elemeye çalışıyorlar; bir sınavla değil birçok sınavla elemeye çalışıyorlar. Biz her türlü eleme sınavına karşı çıkıyor ve “elemeye hayır” diyoruz.
Bizler liseliler, işçiler, kadınlar, anadilde eğitim isteyen Kürt gençleri olarak, çocukları sınava giren, dershane faturaları altında ezilen veliler olarak, okul müfredatıyla ÖSS müfredatı arasına sıkışmış eğitim emekçileri olarak gücünü bizim itaatimizden alan bu duvarlara karşı geleceğimizi istiyoruz. 7 Haziran’da Kadıköy’de bir araya geliyoruz.
7 Haziran’da “ÖSS Duvarını Yıkalım” mitinginde ÖSS’nin ve tüm eleme sınavlarının adaletsizliğini haykıracağız.
Biliyoruz ki, haklıyız ve yalnız değiliz! Asıl çoğunluk bizleriz. Ve ÖSS duvarlarını elbirliğimiz ve mücadelemizle yıkacağız!

Staj sömürüsü ve AOBP kaldırılsın!
Eğitimde sınıfsal, cinsel ve ulusal ayrımcılığa son!
Üniversite kapıları, tüm işçi ve emekçi çocuklarına açılsın!
ÖSS Kaldırılsın!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!

Düzenleyen Kurumlar ve Örgütler:
78’liler Adalet ve Dayanışma Derneği, Anadoluda Yaşam Kooperatifi,Devrimci Öğrenciler,Devrimci Liseliler, Devrimci Liseliler,EHP Gençliği,Emek Gençliği,Esenyurt Kolektifi,İstanbul Liseli Gençlik Platformu,Liseli Öğrenci Birliği,Mayısta Yaşam Kooperatifi,Öğrenci Birliği,Tüm İlerici Gençlik Derneği,Yeni Dünya Gençliği, Kesk İstanbul Şubeler Platformu, Yeni Demokrat Gençlik

Ümraniye’de Konfeksiyon Seminerlerinin İlki Gerçekleşti

Ümraniye Mayısta Yaşam Kooperatifi’nde Konfeksiyon İşçileri Bülteni ve Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin ortaklaşa düzenlediği 3 haftalık Konfeksiyon Seminerleri’nin ilki 5 Temmuz Pazar günü gerçekleşti. Yaklaşık 25 kişinin katıldığı seminerde konfeksiyon sanayi, konfeksiyon atölyeleri ve işçilerin ücret ve çalışma koşulları ile ilgili bilgi ve deneyim aktarımı gerçekleşti.

Seminerlerin çıkış noktası geçtiğimiz yıl İstanbul’un birçok farklı varoşunda gerçekleştirilen konfeksiyon atölyeleri üzerine sosyolojik bir araştırma idi. Konfeksiyon işçilerinin de katılımı ile seminerin araştırma sonuçları ile işçilerin deneyimlerini bir araya getirme konusunda bir işlev görmüş oldu.

Seminerler dizisinin ilk haftası giriş niteliğinde genel bilgilerin aktarımı ile başladı. Konfeksiyon, tekstil ve hazır giyim endüstrilerinin tarih boyunca uluslararası bir iş bölümü ile farklı ülkelerdeki emek süreçlerinin bir araya getirilmesi ile gerçekleştiğinin vurgulandığı giriş kısmında, konfeksiyonun çoğu kez kapitalist ekonominin lokomotifi görevi gördüğü belirtildi. Sınıf mücadelesinin konfeksiyon sanayinin evrimin belirleyen en önemli faktör olduğu vurgulandıktan sonra sermayenin ucuz iş gücü arayışında konfeksiyon üretimini her zaman ucuz işçilerin bulunduğu ülkelere kaydırdığı, tarih boyunca konfeksiyonun Batı önce Avrupa, sonra Amerika, daha sonra Japonya, üzerinden Uzak Doğu ülkeleri, bu sırada Türkiye, Mısır, Pakistan gibi ülkelere, en nihayetinde de Çin’e kaydığı belirtildi. Konfeksiyon her gittiği ülkede önce işçi sınıflarının oluşumunu hızlandırmış, arkasından güçlenen işçi sınıfları ücretlerini artırmaya başlamış, arkasından da sermaye üretimi daha ucuz işçilerin bulunduğu ülkelere çekmişti.

Bugün de konfeksiyon üretiminin çok büyük bir kısmı uluslar arası tekeller tarafından kontrol edilmektedir. Konfeksiyon sanayi meta zinciri adı verilen üretim halkaları üzerinden işlemekte, bu zincirlerin en tepesinde uluslar arası tekeller ve onların batı ülkelerindeki satış noktaları varken, en altında ise İstanbul’un birçok varoşunda da bulunan 15-30 kişilik konfeksiyon atölyeleri bulunuyor. Bu atölyelerde üretilen her mal da atölyeden çıktığı fiyatın 50-100 katına müşterilere ulaştırılıyor. Bu sırada konfeksiyon atölyesinde çalışan işçiler sigorta ve sendikal haklarından yoksun düşük ücretlere mahkum bırakılıyorlar. Bu atölyelerin çoğu işçisi kayıtdışı ekonomi içerisinde başka firmalara taşeron olarak çalışıp fason üretim yapıyorlar.

Seminerin ilk haftasında taşeronlaşma ve kayıtdışı ekonomin neden konfeksiyon sanayinde bu kadar yaygın olduğu üzerinde duruldu. 1980’lere kadar konfeksiyon üretimi büyük fabrikalarda sigortalı ve sendikalı işçilerin yoğunlukta bulunduğu üretim koşullarında gerçekleşiyordu. Ancak, bu koşullarda yükselen ücretler, bunun yanı sıra uluslar arası piyasada artan rekabet, işçilerin ücretlerini ve kolektif güçlerini baltalamak için sermayede bir ihtiyaç yarattı. Böylece, eskiden büyük fabrikalarda gerçekleşen üretim, şimdi birçok atölyeye dağıtılmış, bu atölyelerde ücretler, sigorta ve sendikal haklar kısıtlanmış, ancak merkezdeki ana fabrikada küçük sayıda işçiler tutulmuş, bunlara da bu haklar atölyedekilere oranla daha fazla verilmiştir. Bu sırada atölyeler de birbiriyle kıyasıya bir rekabete itilmiş, bu rekabet de işçiler üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmıştır. Bu koşullarda uluslar arası şirketler, sanki işçi haklarını ihlal etmiyormuş imajı yaratmak ve müşterilerinin tadını kaçırmamak için Türkiye gibi ülkelerde çeşitli yollardan emek ihlallerinin üzerini örtmektedirler. Bu sırada da hem konfeksiyon işçileri hem de atölye sahipleri üzerindeki baskıyı, sürekli artan rekabet dolayımı ve bahanesi iler artırmaktadırlar. Dolayısıyla, İstanbul, onlarca mahallesindeki 30 binin üzerindeki atölyesi, ve yüzbinlerce işçisi ile koca bir konfeksiyon fabrikası gibi çalışmakta, atölye sahipleri 15-30 işçinin başındaki kendini patron sanan birer ustabaşı gibi çalışmakta, bu koca fabrika kendi iç kurallarını ve disiplin sistemini geliştirmektedir. İstanbul’daki bütün atölyelerin aynı saatte açılıp kapanması, çay molalarının aynı zamanda olması, ek mesai ücretlerinin aynı şekilde belirlenmesi de bunun bir örneğidir.

Konfeksiyon seminerlerinin ilk haftası bu genel konu başlıkları altında gerçekleşti. İkinci hafta, araştırmanın somut sonuçları eşliğinde İstanbul’daki atölye sisteminin yapısı ve işleyiş dinamikleri üzerine konuşacağız. Buradaki asıl temamız, konfeksiyon işçilerinin var olan, ancak çoğu zaman çok da farkında olunmayan pazarlık güçleri hakkında olacak. Yani, yukarıda anlatılan hikaye her ne kadar sermaye ve işçi sınıfının tarihsel mücadelesinde sermayenin lehine yazılan gelişmeler de olsa, tarih aynı zamanda her başarının bir karşı başarıyı da getirdiğini göstermiştir. Bu da sermayenin temel çelişkisi olagelmiştir: Üzerinde yükseldiği işçi sınıfını istemediği halde güçlendirmek. Gelecek hafta, işçi sınıfının konfeksiyonda çalışan üyelerinin ellerindeki gücün kaynağı üzerinde somut konuşacağız. Son hafta da, dünyada ve Türkiye’de benzer koşullarda çalışan işçilerin örgütlenme deneyimlerini aktarımı üzerinden, bulunduğumuz mahallelerdeki konfeksiyon işçilerinin çalışma koşullarını ve yaşama şartlarını yükseltmek için işçilerin neler yapabileceğini konuşacağız.

Konfeksiyon Seminerleri’nin ikincisi 26 Temmuz Cumartesi saat 6.30 da gerçekleşecek.

Yaşasın Sınıf Dayanışması

4 Temmuz 2008 Cuma

Ümraniye Mayısta Yaşam'da Konfeksiyon Seminerleri

Konfeksiyon atölyeleri üzerine gerçekleştrilen 1 yıllık sosyolojik bir araştırmanın sonuçlarını konfeksiyon işçileri ve araştırmacı ile hep birlikte tartışıyoruz.

1. Atölyede ürettiğimiz mallar dünyanın nerelerine gidiyor, kaça satılıyor, kimler ne kadar para kazanıyor?
2. Biz ne kadar kazanıyoruz, başka mahallelerdeki konfeksiyon işçileri ne kadar kazanıyor?
3. Neden sigortamız yok?
4. Konfeksiyon sanayii bizi hangi yollarla kontrol ediyor?
5. Konfeksiyon işçilerinin pazarlık gücü nedir?
6. Neden 10-20 kişilik atölyelerde, sağlıksız koşullarda, düşük ücretlerle, sigortasız, sendikasız çalıştırılıyoruz? Bu hep böyle miydi, bundan kimler nasıl fayda sağlıyor, dünyanın diğer yerlerinde durum nedir?
7. Çalışma koşullarımızı düzeltmek için neler yapabiliriz, bunun için ne kadar gücümüz var,başka ülkelerde aynı durumdaki işçiler neler yapıyor?


Bu ve benzeri konuları hep birlikte tartışmak ve araştırma sonuçlarını paylaşmak üzere Mayısta Yaşam'da buluşuyoruz.

Yer: Mayısta Yaşam Kooperatifi, 1 Mayıs Mahallesi.
Saat: 18.00
İlk Buluşma: 5 Temmuz Cumartesi.

Ümraniye Mayısta Yaşam'da Akşam Yemeği ve Film Gösterimi

27 Haziran Cuma günü kooperatifimizin bahçesinde film gösterimi düzenledik. Gösterimden önce ise birlikte akşam yemeği yedik.
Belirli bir periyotta düzenli olarak yapmak istediğimiz yemekli film gösterimlerinin ilkini gerçekleştirdik. İlk buluşmamız 30'un üzerinde katılımla gerçekleşti.
Kooperatif ortakları olarak öğleden sonra kurumda buluşarak birlikte yemek yaptık. Ortaklarımınızın aileleri de kooperatife gelerek ya da evlerinde yemek yapımına katkıda bulundular.
Yemeğin hazırlanmasının ardından kooperatifinin arka bahçesini yemek yemek ve film izlemek için yine elbiriliği ile düzenledik. Türlü, bulgur pilavı ve cacıktan oluşan akşam yemeğinde kooperatifin ortakları ve dostları aynı zamanda bir çok çocukla aynı sofrayı paylaştık.
Yemeğin ardında ise Yılmaz Güney'in yönettiği Düşman filmini yine açık havada izledik. Film izleyen herkesi farklı açılardan da olsa oldukça etkiledi. Yenibosna Mayısta Yaşam'ın bu filmi izlemeyi neden tavsiye ettiğini de anlamış olduk. Biz de dostlarımıza tavsiye ediyoruz. Filmi izlemek için bizden de temin edebilirsiniz.
Etkinliğe katılanlar farklı bir akşam geçirdiklerini söylerek ve teşekkür ederek kooperatiften ayrıldılar. Bu ilk etkinlik güzel bir yemek ve film dışında bize bu tarz etkinliklerin devam edebilmesi için bir kaç deneyim de kazandırmış oldu. Bu etkinliğin olumlu ve eksik yanlarını değerlendirerek belli aralıklarda süreklilik kazandırmayı umuyoruz.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Yenibosna'da Emek Örgütlenmeleri Seminerleri

Emekçilerin sömürü ve ezilme karşısında nasıl örgütlendiğini, haklarını nasıl kazandıklarının tarihinin anlatıldığı emek örgütlenme seminerleri 6 Temmuz Pazar günü başlayacak. İki haftada bir yapılacak olan seminerlerin konusu şöyle olacak:

6 Temmuz Pazar, 16:00 “Çartizm ve İngiltere'de Sınıf Mücadelesi”
20 Temmuz Pazar, 16:00 “Lyon Dokuma İşçilerinin Ayaklanması"
3 Ağustos Pazar, 16:00 “1871 Paris Komünü ve 1. Enternasyonal”
17 Ağustos Pazar, 16:00 “1 Mayıs'ın Kökenleri ve Amerika'da Sınıf Mücadelesi”

31 Mayıs 2008 Cumartesi

ÖSS'yi Kazanamamak Bizim Suçumuz Değil



ÖSS Karşıtı Resimli El Broşürünün pdf haline buradan ulaşabilirsiniz.

25 Mayıs 2008 Pazar

16 Mayıs 2008 Cuma

ÖSS Değişiklikleri

2008-05-12 14:11 ÖSS sınavı tarih olacak. (Anadolu Ajans)

Yerine İngilizlerin uyguladığı bir sınav sistemi geliyor. O sisteme göre bakın öğrenciler üniversiteye nasıl girecek?

Üniversiteye giriş modeli tamamen değişiyor. Yeni düşünülen yöntem İngiliz yöntemi... Öğrenciler kendilerine sunulan 12 konudan 3`ünü seçiyorlar. Ve o 3 konudan istedikleri zamanda sınava giriyorlar. Eğer başarısız olurlarsa bir kez daha girme hakları oluyor. Sınavda sorulacak sorular ise sadece test olmayacak...

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan , üniversiteye giriş için tek aşamalı ancak adayların yılda birkaç kez girebilecekleri bir sınav modeli düşündüklerini açıkladı. Özcan , Öğrenci Seçme Sınavı `nda (ÖSS ) yapmayı düşündükleri değişikliklere ilişkin sorularını yanıtladı.

ÖSS `yi değiştirmek istediklerini belirten Özcan , bu konu üzerinde çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Milli Eğitim Bakanlığının (MEB ) da konuyla ilgili çalışmaları olduğunu söyleyen Özcan , MEB ile ortak çalışacak aşamaya henüz gelinmediğini kaydetti. Özcan , ``Benim isteğim onlarla bizim ekibin beraber çalışması. Onların hazırlıkları bizimkinden önce başladı sanırım. Onlarınki, öğrencinin her yıl lise 1, 2, 3 ve 4 yıllardaki gösterdiği performansın ortalamasının sene sonundaki bir imtihanla birleştirilmesi ve onun nota dönüştürülmesi şeklinde. Biz de İngilizlerin yaptığı gibi düşünüyoruz`` dedi.

İNGİLİZ YÖNTEMİ

İngiltere `deki sistemde adaylara 12-13 konu verildiğini ve adayların bu konulardan istedikleri birkaçını seçerek sınava girdiklerini anlatan Özcan , kendilerinin de bu model üzerinde durduklarını ifade etti. Özcan , şöyle konuştu:

``12-13 konuda imtihan verelim öğrencilere, öğrenciler 5`ini seçsin imtihana girsin, hepsinden girmesin. 3`ünden aldığı puanla da üniversitelere müracaat etsin. Üniversiteler de alacakları öğrencileri bölümlere bağlı olarak, 3 konu belirleyerek istesinler. Örneğin, desinler ki `makine mühendisliğine genel kabiliyet, matematik ve biyolojiden 80 puanın üzerinde alanları kabul edeceğim. Bu puanı tutturanlar müracaat etsin`.

SİSTEM KESİNLİKLE DEĞİŞECEK

Bunu üniversiteler de yapabilir, ÖSYM `ye de yaptırabiliriz. Aynı eskiden olduğu gibi öğrencinin 3 konuda aldığı puan hangi bölüme tutuyorsa onu otomatik olarak yaptırabiliriz. Yani yerleştirme işini ÖSYM `ye verebiliriz, üniversiteye de yaptırabiliriz.

Eskiden, bizim zamanımızda, puan alıyordunuz, üniversiteye müracaat ediyordunuz. Üniversite de durumuna bakarak sıralıyordu. Her üniversitenin kapısında listeler yayınlanırdı, `şunlar girmeye hak kazandı` diye. Ona benzer bir sistem. Her halde ikisini karıştırırız. Henüz net değil. Tek bildiğimiz şey sistemin kesinlikle değişeceği.``

``NE ALAN VAR, NE KATSAYI``

``Bu sistemde öğrencinin hangi okuldan mezun olduğunun önemi kalmayacak mı?`` sorusuna Özcan , ``Ne alan kalacak ne katsayı, hepsi gidiyor. Tamamen başarıya odaklı bir sistem olacak. Çocuğun, 3 dersten veya her neyse lise 1, 2, 3 ve 4`teki başarısına dayanan bir sistem olması lazım`` yanıtını verdi.

MEB `NİN SİSTEMİNDEKİ AÇIK

MEB `in öngördüğü sistem ile ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Özcan , şunları kaydetti:

``O da iyi bir sistem. Fakat orada ben bir şeye güvenmiyorum: Ortalama ağırlıklı puan konusu. Bu puanın hesaplanması konusunda... Yani biz bunu bırakırsak, bazı hocalar öğrencilerin başarısını gereksiz yere şişirebilirler, çocuğun durumu iyi görünsün diye. Ondan korkuyorum. Öyle olacağına, genel bir imtihan olsun, hiçbir sübjektif tarafı olmayan, öğrenci imtihana girsin, oradaki başarısına göre olsun, bu daha iyi.``

BAŞARISIZ OLANA BİR ŞANS DAHA

``Siz, tek sınav mı düşünüyorsunuz?`` sorusunu Özcan , şöyle yanıtladı:

``Aynı üniversite sınavı gibi tek ama senenin her anında yapılabilir bir sınav düşünüyoruz. Böyle bir defada olmasın, aday onu 3-5 defa alabilsin. Mesela matematikten girdi, diyelim ki 100 üzerinden 25 aldı, bu onu tatmin etmedi. 6 ay sonra bir sınav daha olsun. ÖSYM , bu imtihanları döndürsün istiyoruz. Nasıl işte, TOEFL `da 120 doları veriyorsun, o hafta sonu sana hemen veriyorlar imtihanı. Burada da öyle bir mekanizma olsun. Herkes, yığınlar, gidip bir günde o imtihanı almasın. Mesela, genel yetenek testini gelecek ay alacak, matematik testini 2 ay sonra, coğrafya sınavını ondan bir ay sonra alacak. Ama okul açılmadan yapılacak bu sınavlar, sürelere de riayet edilecek. Diyelim ki kaldınız, bir daha alabileceksiniz. Sonra aldığınız puanlarla üniversitelere başvuracaksınız. Bu sınavları döndürelim istiyorum, bir günde olmasın. Hani diyorlar ya `190 dakikada insanın hayatı tayin ediliyor`. Çocuk rahat rahat girsin. Hem çocuğun şansı da artar.``

Adayın üniversiteye sınavda aldığı en yüksek puanla başvurabileceğini söyleyen Özcan , bu sistemde ``psikolojik stresinin de az olacağını``, adayın ``kendini iyi hissettiği bir zamanda sınava girmesine olanak sağlanmış olacağını`` kaydetti.

Böyle bir sistemin teknik olarak uygulanıp uygulanamayacağının sorulması üzerine Özcan , ``ÖSYM uygulayabilir`` dedi.

`BİZİM KONTROLÜMÜZDE OLSUN``

Özcan , böyle bir sistemde sınavın Ankara `da yapılmasından yana olduğunu söyledi. ``Yapılacaksa Ankara `da olsun bu iş. Herkes Ankara `ya gelsin. Burada, bizim kontrolümüzde olsun`` diyen Özcan , daha sonra birkaç ile yaygınlaştırılabileceğini kaydetti.

``Bu durum tepki çekmez mi, Ağrı `daki bir aday buraya nasıl gelecek?`` sorusuna Özcan , ``Eskiden, bizim zamanımızda geliniyordu. Tabii şöyle bir şey de yapabiliriz: Doğudakiler mesela Erzurum `da girebilir. Yani belli yerlerde olsun. Kastettiğim şey kontrollü olsun, kontrol edebileceğimiz iller olsun. Hakkari `deki sınavı ben kontrol edemem. Yeni bir sisteme geçiyoruz, bilinmezi de çok olur. O yüzden hakim olabileceğimiz Doğuda birkaç il , Orta Anadolu `da bir kaç il olabilir`` karşılığını verdi.

Özcan , yeni sistemin, ``İngiliz sistemi göz önünde bulundurularak, ülke koşullarına uygun bir sistem olmasını düşündüklerini`` kaydetti.

SORULARIN HEPSİ TEST OLMAYACAK

İngiliz sisteminde açık uçlu sorular da yöneltildiğinin belirtilmesi üzerine Özcan , ``Bazılarında açık uçlu sorular var. Sosyal alanında sorular açık uçlu zaten, test değil. Bizde eskiden uygulanan olgunluk sınavlarının aynısı. Mesela Tarihten `şu savaşın etkilerini yazın` diyor. Hepsi test değil yani`` dedi.

``Yeni sistemde de öyle mi olacak`` sorusuna Özcan , ``Tabii. Onu kaldıran konularda hepsi açık uçlu olacak`` dedi.

EN GEÇ BİR SONRAKİ SENE

YÖK Başkanı Özcan , konu ``olgunlaştıktan`` sonra üniversitelerle paylaşacaklarını bildirdi.

Özcan , düşünülen değişikliğin ne zaman uygulamaya konulacağı konusunda da ``Gelecek yıl için olmasa bile, bu sefer alan ve katsayıları kaldırırız. ona bir hazırlık olur. Evet, yetişmeyebilir, olmazsa bir sonraki sene geçeriz`` dedi.

ŞİMDİKİ SINAVI UYGULAYAN 3 ÜLKEDEN BİRİYİZ

Özcan , birçok ülkenin üniversiteye giriş sistemini incelediklerini belirterek, ``Yeni yeni bilgi topluyoruz sistemlerle ilgili. Dünyada nasıl yapılıyor, bizde nasıl yapılıyor? Bizimki türden sınav uygulayan 3 ülke kaldı`` dedi.

``Düşündüğünüz modeli Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaştınız mı?`` sorusuna Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan , ``Milli Eğitim Bakanı ile özel olarak konuştum . `Olgunlaşsın ondan sonra görüşürüz` diyor, gayet iyi karşılıyor`` yanıtını verdi.

ÖSS Değişiklikleri

(AJANSDOĞU) - Kültür Yayıncılık Genel Yayın Yönetmeni Eğitimci Yazar Ali Rıza Bayzan`ın değerlendirmesi:

Üniversiteye giriş modelinin 1999"dan itibaren iç politik nedenlerle değiştirilmesinden sonra sistem tartışmaları bir türlü durulmadı. 2006"da sistem üzerinde yapılan değişiklikler okulların önemini artırması ve öğrencilerin daha donanımlı olmasını sağlaması bakımdan takdir edildi. Ancak öğrencinin kaderinin 190 dakikada belirlenmesi, okullar arası katsayı farkı gibi temel problemler çözülmedi. YÖK"ün üzerinde çalıştığı yeni modelde özellikle bu iki konu üzerinde durulmaktadır.

Kültür Yayıncılık Akademik Yönetmeni Ali Rıza Bayzan , YÖK"ün üzerinde çalıştığı Üniversiteye Giriş için yeni modelin ana hatlarını konuyla ilgili değerlendirmeleriyle birlikte şöyle özetliyor:

Tek oturumluk sınav dönemi bitiyor. Bunun yerine yıl içerisinde 3–5 kez farklı sorularla tekrarlanan üniversite sınavı yapılacaktır. Özcan "ın ifadesiyle "Hani diyorlar ya `190 dakikada insanın hayatı tayin ediliyor`. Çocuk rahat rahat girsin." Özcan "ın bu konudaki esin kaynağı TOEFL . Ancak ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan "ın da belirttiği gibi uygulamadan kaynaklanan zorluklar nedeniyle ikiden fazla sınav tekrarı pek mümkün değil. Diyelim ki sınavlardan birisi birinci dönemin sonunda, ikincisi ikinci dönemin sonunda yapılabilir. Öğrenci bu sınavlardan istediklerine girecektir. Adayın üniversiteye sınavda aldığı en yüksek puanla başvurabileceğini söyleyen Özcan , bu sistemde ``psikolojik stresinin de az olacağını``, adayın ``kendini iyi hissettiği bir zamanda sınava girmesine olanak sağlanmış olacağını`` kaydetti.

Öğrenci, genel yetenek testi ve matematik testine birinci sınavda, tarih ve coğrafya testine ikinci sınavda girebilecek.

Öğrenci notunu düşük bulduğu dersin testine tekrar girebilir. YÖK Başkanı Özcan "ın ifadesiyle "Mesela matematikten girdi, diyelim ki 100 üzerinden 25 aldı, bu onu tatmin etmedi. 6 ay sonra bir sınav daha olsun. ÖSYM , bu imtihanları döndürsün istiyoruz."

Öğrencinin tüm derslerden sorumlu tutulduğu sınav bitiyor. Mevcut ÖSS "de öğrenciler birinci bölümde yer alan tüm derslerden sorumludur. Bunun yerine 12–13 dersten test içeren bir sınav geliyor; ancak öğrenci üniversitede girmek istediği bölümlerin şartlarına göre bu sınavlardan sadece 5 tanesinden sorumlu olacaktır.

YÖK Başkanı"nın sözünü ettiği 12–13 ders nedir? Mevcut ÖSS "deki dersler şunlardır: Türkçe , Edebiyat, Matematik , Geometri , Fizik, Kimya , Biyoloji , Genel Tarih, İnkılâp Tarihi, Coğrafya, Ülkeler Coğrafyası , Psikoloji , Felsefe , Sosyoloji , Mantık. Öğrencilerin Yeni Üniversite Sınavı"nda karşısına çıkacak dersler büyük ihtimalle yine bunlar olacaktır. Ancak mevcut sistemde öğrenciler bu derslerin çoğundan sorumlu iken Yeni Üniversite Sınavı"nda sadece 5 dersten sorumlu olacaklar.

Yeni Üniversite Sınavı"nda yer alan 12–13 dersten hangisinin sonuçlarına göre öğrenci alınacağını üniversiteler önceden açıklayacaktır. Bu dersler 3 tane ile sınırlı olacaktır. Örneğin bir üniversite, "Makine mühendisliğine genel kabiliyet, matematik ve biyolojiden 80 puanın üzerinde alanları kabul edeceğim" diyebilecek. Sosyal bilimlerde okumak isteyen öğrenci sosyal alan konularından testleri çözecek. Bu durum öğrencilerin dershanelerden talep edeceği ders çeşidini çok azaltacaktır. Bununla birlikte derslerden talep edilen derinlik çok artacaktır.

Bu durumda mevcut Sözel, Eşit Ağırlıklı ve Sayısal olmak üzere üç puan türü yerine çok daha fazla puan türleri gelecektir . Örneğin ÖYS "li döneme ait puan türlerinin zenginleştirilmiş bir modeli olabilir.

Yerleştirme işini direkt üniversiteler yapabileceği gibi yine ÖSYM aracılığıyla merkezi sistemle de yapılabilir. Yerleştirme işini üniversiteler yapacaksa çok eskiden uygulandığı gibi öğrenciler elindeki puanla üniversitelere başvuracaktır. Üniversite de başvuruları başarı durumuna göre sıralayarak öğrenci alacaktır. Ancak bu durumda öğrencilerin üniversitelere tek tek başvurması Türkiye koşullarında çok zor olduğu için muhtemelen merkezi sistem tercih edilecektir.

Alan ve katsayı kriterleri kalkacak. Adaylar, aldığı en yüksek puanlarla üniversitelere başvuracak. Buna göre okuluna ve alanına bakılmaksızın, puanı yeten istediği yere girebilecek. "Alan ve katsayıların kaldırılması halinde adaylar nasıl yerleştirilecek?" sorusu üzerine Özcan , "Aldığın puana göre yerleştirileceksin. Kimse de sana `sen bu meslek okulundasın ancak şu meslek yüksek okuluna gidebilirsin` diye bir şey söylemeyecek. Puanın tutuyorsa makine mühendisi ol, sosyolog ol, psikolog ol" diye konuştu. Bu durum imam hatipli ve meslek liseli öğrencilerin dershane talebini artıracaktır.

Alan ve katsayı kriterleri kalktığı için önemli olan Yeni Üniversite Sınavı`ndaki başarıya odaklı bir sistem geliyor. Bu da okulun önemini azaltırken dershane eğitiminin önemini çok fazla artırıyor.

Açık uçlu sorular geliyor. Özcan bu konuda eskiden uygulanan olgunluk sınavlarını örnek veriyor. "Bizde eskiden uygulanan olgunluk sınavlarının aynısı. Mesela Tarihten `şu savaşın etkilerini yazın` diyor." Açık uçlu soruların uygulaması çok zor görünüyor. Ancak soruların sadece test olmaması için uygulanması nispeten kolay olan, doğru-yanlış, eşleştirme ve boşluk doldurma biçiminde sorular da sorulabilir.

Yeni Üniversite Sınavı, yine büyük ihtimalle ÖSYM tarafından uygulanacaktır.

Yeni Üniversite Sınavı, muhtemelen tüm illerde değil de her bölgede belli illerde uygulanacaktır. ``Bu durum tepki çekmez mi, Ağrı `daki bir aday buraya nasıl gelecek?`` sorusuna Özcan , ``Eskiden, bizim zamanımızda geliniyordu. Tabii şöyle bir şey de yapabiliriz: Doğudakiler mesela Erzurum `da girebilir. Yani belli yerlerde olsun. Kastettiğim şey kontrollü olsun, kontrol edebileceğimiz iller olsun. Hakk âri"deki sınavı ben kontrol edemem. Yeni bir sisteme geçiyoruz, bilinmezi de çok olur. O yüzden hâkim olabileceğimiz Doğuda birkaç il , Orta Anadolu `da bir kaç il olabilir`` karşılığını verdi.

Yeni Üniversite Sınavı, gelecek yıla yetişmeyebilir; bir sonraki yıl uygulanması söz konusu olabilir. ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan "a göre, bu türden büyük sistem değişikliği birkaç yıl alır. YÖK Başkanı, yeni sistem devreye girmese bile 2009 ÖSS "sinde katsayı uygulamasına son verilebileceğini belirtiyor. Özcan , düşünülen değişikliğin ne zaman uygulamaya konulacağı konusunda da ``Gelecek yıl için olmasa bile, bu sefer alan ve katsayıları kaldırırız. Ona bir hazırlık olur. Evet, yetişmeyebilir, olmazsa bir sonraki sene geçeriz`` dedi.

ÖSS `ye gireceklere kontenjan müjdesi: YÖK Başkanı, üniversitelerde kontenjanı arttıracak formülünü açıkladı Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversitelerin kontenjanlarını arttırmak için bir formül geliştirdi. Buna göre, kontenjanlar belli bir standartta, bu formüle göre otomatik olarak artacak. Kontenjanlarla ilgili çalışma yürüttüklerini belirten YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan , çalışmaları bu ayın 15"ine kadar bitirmeyi ve YÖK Genel Kurulu "na yetiştirmeyi planladıklarını söyledi. Özcan , "15"inden geç kalırsak kılavuz basılamaz. Onu yetiştirmek durumundayız" dedi. Özcan kontenjan artırma konusundaki formülü şöyle açıkladı: "Mesela, öğretim üyesi 5"ten azsa, artışı olmayacak. Eğer 5"in üzerinde 1 arttıysa... Mesela geçen sene 5"miş de bu sene 1 öğretim üyesi almışlar. O zaman kontenjan 10 artacak. 5"in üzerinde 2 hoca gelmişse öğrenci 20 artacak. Böylece kontenjanlar ortalama 25 artmış olacak."

Milli Eğitim Bakanlığı ne diyor?

YÖK Başkanı Özcan , birçok ülkenin üniversiteye giriş sistemini incelediklerini belirterek, "Yeni yeni bilgi topluyoruz sistemlerle ilgili. Dünyada nasıl yapılıyor, bizde nasıl yapılıyor? Bizimki türden sınav uygulayan 3 ülke kaldı" dedi.

"Düşündüğünüz modeli Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaştınız mı?" sorusuna Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan , "Milli Eğitim Bakanı ile özel olarak konuştum . `Olgunlaşsın ondan sonra görüşürüz` diyor, gayet iyi karşılıyor" yanıtını verdi.

Ancak MEB "in de bu konuda alternatif çalışma yürüttüğü biliniyor. MEB , okul notlarına daha fazla ağırlık veren bir model öngörürken YÖK okul notlarının sağlıklı olmayacağını düşünüyor. Bu bakımdan MEB ve YÖK"ün yaklaşımları arasında dikkate değer farklılıklar söz konusu. MEB ve YÖK"ün ortak paydası ise katsayı farkının ortadan kaldırılması.

Milli Eğitim Bakanlığı `nın da konuyla ilgili çalışmaları olduğunu söyleyen Özcan , MEB ile ortak çalışacak aşamaya henüz gelinmediğini kaydetti. Özcan , "Onlarınki, öğrencinin her yıl lise 1, 2, 3 ve 4 yıllardaki gösterdiği performansın ortalamasının sene sonundaki bir imtihanla birleştirilmesi ve onun nota dönüştürülmesi şeklinde. Biz de İngilizler `in yaptığı gibi düşünüyoruz`` dedi.

MEB `in öngördüğü sistem ile ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Özcan , şunları kaydetti:

``O da iyi bir sistem. Fakat orada ben bir şeye güvenmiyorum: Ortalama ağırlıklı puan konusu. Bu puanın hesaplanması konusunda... Yani biz bunu bırakırsak, bazı hocalar öğrencilerin başarısını gereksiz yere şişirebilirler, çocuğun durumu iyi görünsün diye. Ondan korkuyorum. Öyle olacağına, genel bir imtihan olsun, hiçbir sübjektif tarafı olmayan, öğrenci imtihana girsin, oradaki başarısına göre olsun, bu daha iyi.``

Ancak gerçekte İngiliz Modeli oldukça farklı

İngiltere "de zorunlu eğitim 6 yaşında başlayıp 16 yaşında bitiyor. Öğrenim sürecini tamamlayan öğrenciler GCSE sınavına girerler (General Certificate of Secondary Education ). GCSE için öğrenciler genellikle 10 veya 11 dersi çalışır. Başarılı olurlarsa Türkiye "deki lise diplomasına denk sayılan belgeyle mezun olurlar.

GCSE belgesiyle mezun olan öğrenciler üniversiteye başlayabilmek için A-Level (Advenced Level ) adı verilen ve iki yıl süren ayrı bir ön eğitimi tamamlamak zorundadırlar. Normal ve standart olan A-Level eğitimini tamamladıktan sonra uygulanan sınavla A-Level başarı notuna göre üniversite yerleştirmeleri yapılır.

A-Level sınavlarına yapılan hazırlık GCSE için yapılan hazırlıktan oldukça farklıdır. GCSE için öğrenciler genellikle 10 veya 11 dersi çalışırken, A-Level "da derinlemesine bir çalışma için üç ya da dört ders mevcuttur. Bu dersler, üniversitede okunacak dalla da uygunluk içindedir. Mesela mühendislik okumak isteyen öğrenci matematik, fizik ve kimya veya mekanik çalışmalıdır.

(Haber 7)

ÖSS Değişiklikleri

Bakanlığın ÖSS modeli 4 sınavlı
(Sabah, 15 Mayıs 2008)

YÖK Başkanı`nın ÖSS yerine önerdiği İngiliz modeli tartışması sürerken Milli Eğitim kendi modelini netleştirdi. Olgunlaşma sınavlarına dayanan model aşamalı olarak uygulanacak..

YÖK Başkanı`nın üniversiteye giriş için "İngiliz modeli" önerisinin ardından, Milli Eğitim Bakanlığı `nın üzerinde çalıştığı modelin ayrıntıları netleşti. Önceki gün "Yeni bir model üzerinde çalışıyoruz. Gençleri şok etmeyecek bir uygulamayı hayata geçireceğiz" diyen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik `in onayladığı sisteme göre üniversiteye girişte öğrencilerin 10, 11 ve 12`nci sınıflarda gireceği "olgunlaşma sınavlarında" elde ettiği puanlar belirleyici olacak. Başlangıçta üniversiteye girişte olgunlaşma sınavları yüzde 25 ağırlıklı olurken, zamanla, ÖSS de dahil olmak üzere dört sınavın da giriş puanının eşit ağırlıkta olması planlanıyor. Çelik, model içerisinde, ÖSS sonrası tercihleri yüzünden bir yere yerleştirilmeyen lise birincilerinin, "açık kalan kontenjanlardan birine yerleştirilmesinin" de bulunduğunu ifade etti. MEB `in sistemi şöyle:

EN AZ 4 SINAV OLACAK

* Üniversiteye girişte en az dört sınav uygulanacak. Öğrenciler 10, 11 ve 12`inci sınıflarda, dönem sonunda "Olgunlaşma Sınavı" adı verilen sınavlara girecek. ÖSS de her yıl yapılmaya devam edilecek. Sistem oturduktan sonra, zamanla, ÖSS `ye alternatif bir sistem haline getirilecek.

* Başlangıçta üniversiteye giriş puanında olgunlaşma sınavlarının yüzde 25, ÖSS `nin ise yüzde 75 etkisi olacak. Olgunlaşma sınavlarının etkisi zamanla artırılacak ve sonunda dört sınav da eşit oranda etki eder hale gelecek.

* Yeni sistemle tartışmalı katsayı problemi de çözülecek. Buna göre meslek liseleri, kendi alanlarındaki üniversitelerin 4 yıllık bölümlerini katsayı engeli olmadan tercih edebilecek. Kendi alanı dışında tercih yapanlar içinse katsayı uygulaması devam edecek.

* Olgunlaşma sınavı iki güne yayılacak. Soru sayıları, haftalık ders saatinin 6 katı olarak tespit edilecek. Yani haftada 6 saat matematik dersi veriliyorsa, sınavda 36 matematik sorusu olacak.

* Sınavla, ortaöğretim sisteminin performans değerlendirmesi de yapılacak. Bakanlık, hangi sınıflarda, hangi alanlardaki ve hangi derslerde sıkıntı olduğunu görecek. Sınıflar, illere göre de değerlendirilebilecek sınav ÖSS'den önce öğrencilerin başarı durumlarını tespit etmeyi de sağlayacak.

10 Mayıs 2008 Cumartesi

Tuzla Mayısta Yaşam Dayanışma Gecesi

17 Nisan Perşembe günü Mayısta Yaşam Tuzla Şubesi’nde bir dayanışma gecesi organize ettik. Kooperatifin ve yürüttüğü çalışmaların mahallede tanıtılmasını ve yazın ortaya çıkacak taşınma masraflarını karşılamayı hedefledik.
3 haftalık hazırlık süreci boyunca mahallede tek tek evleri dolaştık, kooperatif çalışmalarını anlattık, konserin ilanlarını vererek mahalleliyi dayanışma konserine davet ettik. Yine mahalle esnafını dolaşıp, yürüttüğümüz eğitim dayanışmasını anlattığımızda bizi geri çeviren neredeyse hiç esnaf olmadı. Tuzla ve Orhanlı Belediyeleriyle iletişime geçerek onlardan da destek aldık. Olanaklarını kullanmak üzere birçok belediyeyi de dolaştık. Aydınlı Mahallesi’ne ve yakınımızdaki İçmeler Mahallesi’ne “Eğitim İçin Dayanışma Gecesi” yazılı afişlerimizi astık. Bu sürecin başında belirlediğimiz 8 ayrı müzik grubu da gecemizde sahne alarak destek oldular. Bu gruplardan 4’ü mahallemizden olan yerel müzik gruplarıydı.
Geceden önceki son hafta sonu da kooperatifte ortaklarımızla bir toplantı yaparak gecede yapılacak işlerle ilgili bir işbölümü yaptık. 16 Nisan akşamı da kolektif biçimde salonu hazırladık. Son hazırlıklarımızı tamamladık.
17 Nisan günü yaklaşık 500 kişinin katıldığı gece programı önceden hesap ettiğimiz üzere 19.00 da başladı. İlk olarak Tuzla’nın yerel bir sanatçısı olan Erkan Gültekin türküleriyle başlayan programda daha sonra da Koma Şiar’ın Kürtçe müzikleriyle halaya tutuşuldu. Koma Şiar’ın ardından kooperatif öğrencilerimizden olan Nevin Tekin’in türküleriyle etkinliğimiz devam etti.. Bundan sonra da kooperatif çalışmalarını anlatan kooperatif ortaklarıyla yapılmış röportajların yer aldığı, üç şube ile ilgili bilgi veren ve Sultanbeyli’de açılacak olan dördüncü şubenin müjdesini veren kısa bir film izledik.
Ardından da kooperatif ortaklarından olan ve kendisi de sınava kooperatifte hazırlanıp kazanmış, iki bölüm bitirmiş hem bir okulda ders anlatan hem de kooperatif çalışmalarına devam eden bir ortağımız kooperatif çalışmalarımızı mahalleliye tanıtan bir konuşma yaptı. Gece Kürtçe müzikler yapan Grup Afat ile devam etti . Ardından kooperatif etkinliklerimizden hiç desteğini esirgemeyen, bütün çalışmalarımızda yanımızda bulduğumuz Grup Mayıs ve Ahmet Yakup ardı ardına çıktı. Son olarak da Grup Vardiya ve Onur Akın marşları ve ezgileriyle dinleyenleri coşturdu.
Grupların sahne aralarında sık sık kooperatif faaliyetleri ile ilgili olarak katılanlar bilgilendirildi. Lise öğrencilerinin ve mahallelinin yoğun olarak katıldığı geceye aynı zamanda; Deri –İş Sendikası, Limter-İş sendikası, Sanat ve Hayat Derneği, Varto Derneği, Çalıkağıl Derneği, Anadoluda Yaşam Kooperatifi, Proletaryanın Kurtuluşu, ve DTP katılarak desteklerini sundular.
Gece kooperatif çalışmalarını tanıtmak ve yaz masraflarımızı karşılamak anlamında hedeflerine ulaştı. Mahallede ilk kez organize edilmiş bir etkinlik olması bakımından da oldukça anlamlıydı. Mahallelinin bu kadar kalabalık bir biçimde bir araya geldiği ve doyasıya eğlendiği bu etkinlik, kooperatifin faaliyetlerini bugüne kadar yapamadığımız kadar tanıtan ve güçlendiren bir çalışma oldu.

25 Mart 2008 Salı

Tuzla’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

16 Mart Pazar günü Mayısta Yaşam Kooperatifi Tuzla şubesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili bir etkinlik gerçekleştirdik. Etkinlik öncesinde farklı sektörlerde çalışmış kadınlarla bir dizi röportaj yaptık. Röportaj yaptığımız kadınlar arasında deri sektöründe çalışan sendikalı bir deri işçisi, ev temizliğinde çalışan ve daha önce de tekstil ve deri sektörlerinde çalışmış olan bir kadın işçi,
ve eşini tersanelerde iş cinayetlerinde kaybetmiş olan ve bugün de sınıf mücadelesinde aktif yer alan bir kadın vardı. Bu yıl 8 Marta girerken hemen yanı başımızdaki tersaneler ve burada yaşananlar herkesin gündemindeydi ve biliyorduk ki aslında neredeyse kadınların hiç çalışmadığı tersanelerdeki iş cinayetlerinden en çok etkilenenler de yine kadınlardı. Bulunduğumuz mahallenin öbür başı da deri sanayi bölgesiydi ve Aydınlı’da kadınların azımsanmayacak bir kısmı da deride çalışıyor. Deriden emekli olan ya da çocukları ile ilgilenebilmek için kadınların seçtiği diğer bir iş alanı da ev temizliği işi. Bu iş de çalışan kadınların neredeyse tamamına yakını da iş güvencesiz çalışıyor. Bu üç iş alanında çalışanlarla yapılan röportajlar bir bakıma Tuzla’daki emekçi kadınların sorunlarını yansıtıyordu. Bu röportajları “Tuzla’nın Emekçi Kadınları” adlı kısa bir film biçimine getirdik ve etkinliğe ilk olarak bu filmi izleyerek başladık.

Filmin arkasından çoğunluğu mahalledeki kadınlardan oluşan, 35 kişinin katılımıyla bir sohbet gerçekleştirdik. 8 Mart’ın tarihinin Newyork’lu dokuma işçisi kadınların çalışma koşullarını düzeltmek için verdikleri mücadeleye dayandığı kısaca anlatılarak bugün de kadınların hatta ezilenlerin güçlü olduklarında, birlikte hareket ettiklerinde neleri başarabilecekleri üzerinde duruldu. Katılan kadınlar, bir taraftan AKP’nin kadınlara 3 çocuk yapma önerisini gündeme getirerek tepkilerini gösterirken, bir taraftan da ekonomik sıkıntının yüksek olmasına değindiler. Sık sık da kadınların evlerinden çıkmamaları, üzerlerindeki baskılara seslerini çıkarmamaları ve bir araya gelmemelerinden yakınıldı. Tersanelerdeki iş cinayetlerinde eşini kaybetmiş olan Ruhiye Levent de; kendisinin ancak bu mücadeleye katıldığı zaman bir şeyler yapabildiğini fark ettiğini, daha önce AKP’li biriyken, şimdi tam tersine onları eleştirdiğini ve şimdi iş cinayetlerini, kazaları önlemek için küçük de olsa katkısının olduğunu ve bunun kendisini ayakta tutuğunu belirtti. Söyleşi de ayrıca 2008 yılında kadınlara dönük baskının tersanelerdeki iş cinayetleriyle, SSGSS yasasıyla, zamlarla ve savaşla giderek arttığı vurgulandı. Aynı zamanda bu kadar olumsuz koşullarda bile kadınların bir araya geldiklerinde, örgütlendiklerinde etraflarına müdahale edebildiklerinin ve güçlendiklerinin altı çizildi. Ruhiye Levent bunun bir örneği olarak yanımızdayken, yine benzer bir biçimde cezaevinde bir Kürt kadını olan Sebahat Tuncel’in meclise taşınması anlamlı bir örnek olarak öne çıkarıldı.
Söyleşinin ardından kısa bir yemek arası verildi. Yemek arasının ardından yapılan şiir dinletisi ile etkinlik devam etti.
Ardından Grup Mayıs’ın türküleri ve marşları hep bir ağızdan söylenerek etkinlik sona erdi.

20 Şubat 2008 Çarşamba

Yenibosna'da ÖSS Karşıtları Söz Aldı!

24 Şubat Forumu'ndan önce eleme sınavı ile ilgili biraraya gelen Yenibosnalı öğrenciler ve emekçiler, Grup Mayıs ile türküler söyleyip, sınava karşı olan düşüncelerini açıkladılar.

17 Şubat günü gerçekleşen Yenibosna ÖSS Karşıtı forumu, Grup Mayıs'ın ezgileriyle başladı. Ardından kooperatif adına yapılan açılış konuşmasında Mayısta Yaşam Kooperatifi'nin yürüttüğü dayanışma faaliyetinin yanında ÖSS karşıtı mücadelesi vurgulanarak, ÖSS'nin elemeci boyutu vurgulandı. Konuşmanın ardından söz alarak, sahneye çıkan kooperatif ortakları öğrenciler, sınav hakkındaki düşüncelerini ilettiler. Kooperatifle 2002 senesinden beri tanıştığını söyleyen ve ÖSS'ye hazırlanan Murat isimli işsiz kooperatif ortağı, kendisinin sayısalcı olduğunu, bu sınavı bir hücre zarına benzettiğini, seçici geçirken hücre zarının içeriye maddi imkanları yeterli olanları aldığını, diğerlerini ayıkladığını belirtti. Ömer isimli lise mezunu, ÖSS'ye hazırlanan, işsiz bir kooperatif ortağı ise, kendisinin sınava girebilmesi için iki kardeşinin çalışmak zorunda olduğunu, eğitim göremediklerini, bunun da bir eleme olduğunun anlaşılması gerektiğini belirtti. Gülistan isimli lise öğrenci ise, sınavın birleşilerek kaldırılabileceğine inandığını ifade etti.

Kooperatif ortaklarından üniversite mezunu Kenan ise, sınavın işçi ve emekçi ailelerin çocuklarında yoğun bir baskı oluşturduğunu belirtti. Kooperatif ortaklarından lise öğretmeni Can, bu kurumda ÖSS'ye karşı verilen mücadelenin yanında olmanın kendisini iyi hissettirdiğini belirterek, kendilerinin Salı gününden itibaren Ölümsüz Ozanlar Derneği isimli bir çalışma başlatacaklarını iletti. Son olarak yapılan kapanış konuşmasında ÖSS'ye karşı elbirliği ve mücadelenin geliştirilmesi için 24 Şubat formuna katılım çağrısı yapıldı.

17 Şubat 2008 Pazar

Tuzla'da ÖSS Karşıtı Etkinlik

16 Şubat Cumartesi günü Mayısta Yaşam Kooperatifinde, kooperatif ortaklarından öğrenciler, hocalar ve işçilerin katıldığı bir etkinlik gerçekleştirdik. 40 kişinin katıldığı etkinlik ÖSS karşıtı çalışmalar ile ilgili olarak Tuzla’da yapılan üçüncü etkinliğimizdi. İlk olarak kooperatif ortakları ile bir söyleşi gerçekleştirmiştik, daha sonra da işçi arkadaşlarla birlikte “Çark” filmini izlemiş ve ÖSS ile ilgili sohbet etmiştik. Bu son yaptığımız etkinlikte, önceki iki etkinlikten daha geniş bir katılımla ÖSS Forumu öncesinde bir araya geldik ve herkesi 24 Şubat’ta yapılacak olan foruma davet ettik.

Etkinlik öncelikle Mayısta Yaşam’ın ÖSS’ye bakışının anlatıldığı ve şimdiye kadar ÖSS sınavına karşı kooperatifin çalışmalarının dile getirildiği bir panel ile başladı. Panelde genel olarak ÖSS’nin bir eleme sınavı olduğu; işçileri, kadınları ve Kürtleri elediği üzerinde durularak bu sınavın adaletsiz bir sınav olduğu belirtildi. Sınava hazırlananların eğitime başladığı andan itibaren aynı koşullarda eğitim almadığından ve sınava herkesin aynı şartlarda hazırlanmadığından -kimisinin özel hocalarla, dershanelerle ve kolejlerde eğitim aldığı, kimisinin de evinde çalışacak iyi koşullarının olmadığı- bu sınav adaletsizdir, hatta adaletsizliği bunun gibi pek çok noktada daha vardır. Bu sebeplerle ÖSS’den şikâyet etmeyen yok gibidir denildi. Oldukça canlı geçen panelin ilerleyen kısımlarında, işçi arkadaşlar anadillerinde eğitim alamadıkları için ilkokuldan itibaren yaşadıkları sıkıntılardan bahsettiler. Yine ÖSS karşısında bu koşullar altında hangi mücadelenin öne çıkarılması gerektiği ve pratikte önerilen hangi çalışmalar olabileceğine dair sorular geldi. Üniversitelerin de aslında ilim irfan öğreten kurumlar olmadığı da vurgulananlar arasındaydı

Panelin son kısmında kooperatifin ÖSS’ye karşı yaptığı çalışmaları ve bu çalışmaları diğer dayanışma kurumları ile ortaklaştırmak istediğinden 24 Şubat’ta 11 kurumla birlikte yapılacak olan “ÖSS’ye Karşı Söz Karar Bizim” forumunun da bu bakımdan önemli olduğu vurgulandı.

Panelin arkasından Mayısta Yaşam’ın Ümraniye şubesindeki ortakları tarafından hazırlanan “Kaybeden ÖSS Olsun” adlı tiyatro oyunu oynandı. Oldukça ilgiyle izlenen oyunun arkasından yine beğeniyle dinlenen Grup Mayıs’ın türküleri ve marşları ile etkinlik sona erdi.

29 Ocak 2008 Salı

Tuzla'da Film Gösterimi ve ÖSS Sohbeti

27 Ocak Pazar günü kooperatifte deri, tersane ve Mito işçisi arkadaşlarla kooperatif ortaklarının da katılımıyla “Çark” filmini izlendik ve arkasından hem filmi değerlendirdik hem de ÖSS ile ilgili bir sohbet gerçekleştirdik.

Sohbette öncelikle filmde de çok iyi gösterilmiş olan cam, tersane ve deri sektöründe çalışan işçilerin çalışma koşulları üzerine konuştuk. Her gün iş cinayetlerinin yaşandığı ve buna rağmen iş güvenliği sağlanmayan tersane bölgesinde çalışan işçi arkadaşlar filmle bağlantılı olarak yaptıkları işi anlattılar. Deri sektöründe çalışan arkadaşlar da daha önceleri Kazlıçeşme’nin ilk kurulduğu ve örgütlülüğün zayıf olduğu dönemlerde deri havzasında tersanedeki gibi iş kazalarının ve ölümlerin sık yaşandığını bugün alınan birçok önlemin o dönemlerde alınmadığını anlattılar. Daha sonra da filmdeki iki karakter üzerinden kötü ve ağır koşullarda çalışanların genellikle eğitimini yarıda bırakmış, daha vasıfsız işçiler olduğu ve eğitimin de asıl işlevinin bu olduğu üzerine söyleşmeye devam ettik. Okulların bugün ilim irfan dağıtan değil ayrıcalık dağıtan kurumlar olduğu ve herkesin de asıl olarak daha iyi koşullardaki işlerde çalışmak istediği için üniversitelerin kapısında yığıldığından bahsettik. İşçi arkadaşlar arasında açık öğretimden lise bitirmeye çalışanların bu kaygıyı taşıdığı üzerine konuştuk. Üniversitelerin işlevinin daha kalifiye işçiler yetiştirmek olduğuna ve bu işlere de ancak belirli bir azınlığı alacağı için böyle bir eleme mekanizması oluşturulduğuna, burada elenenlerin de en başta işçiler olduğuna değindik. Tabii büyük kısmının da daha ilkokul sıralarında elendiğini de göz ardı etmedik.
Üniversitelerdeki ortam ve bunun öğrenciler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerden de üniversite öğrencisi olan arkadaşlar bahsettiler.
Bunlardan dolayı ÖSS ve eğitim sorununun işçilerin de öncelikli sorunları olduğuna değindik Önceki yıl Mayısta Yaşam’ın yaptığı çalışmaları anlattık. Bu yıl 24 Şubat’ta yapılacak olan ÖSS karşıtı forumun duyurusunu yaptık ve forumda buluşmak üzere sohbeti sonlandırdık.

Öğrenciye İş, Çalışana Öğrenim Hakkı!